EDİP HAKKI KÖSEOĞLU (1904-1990)

"Portre", imzalı, ahşap üzeri yağlıboya, 35x30 cm

"1877-1878 Osmanlı – Rus savaşı sırasında Filibe’den gelerek Istanbul’a yerleşmiş bir ailenin oğludur. Önce Frerler Mektebi’ne devam etti. Aynı okulda arkadaşları Fikret Mualla ve Hadi Bara idi. Nümune Mektebi ve Kadıköy Sultanisi’ni bitirdikten sonra Sanayi-i Nefise Mektebi’ne (Güzel Sanatlar Akademisi) girerek İbrahim Çallı'nın yanında çalıştı. 1927’de Akademi’yi bitirerek devlet hesabına gittiği Fransa’da Arts et Metiers’de dekorasyon ve fresk öğrenimi gördü. Andre Lhote atölyesinde sanat eğitimini geliştirdi. Paul Dumas fabrikasında, duvar kâğıdı ve kumaş desenleri üstünde çalıştı.

1932’de yurda dönünce Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne öğretim üyesi olarak atandı. 1968’de bu görevinden emekli oldu. Devlet sergilerine ve bazı karma sergilere katılan sanatçı, uzun süre kişisel sergi düzenlemedi. 1976’da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin girişimiyle bütün dönemlerini kapsayan geniş bir sergisi yapıldı. 1977 ve 1979’da gene İstanbul’da yağlı boya, guaş ve suluboya resimlerini içeren iki ayrı sergisi daha düzenlendi. 1978’de Chicago’da açılan bir grup sergisinde yapıtlarına yer verildi. Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği’ne katıldı.

1943’te düzenlenen 5. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde beş yapıtının yanı sıra İshak Hoca adlı tablosuyla birincilik ödülünü kazandı. Sanatçının başlıca yapıtları yurt içinde İstanbul ve Ankara Resim ve Heykel müzelerinde, Emniyet Sandığı, Akbank, Yapı ve Kredi Bankası, İş Bankası ve Ankara Devlet Kitaplığı koleksiyonlarında yurt dışındaysa A.B.D., Fransa, İngiltere ve İsveç’teki özel koleksiyonlarda yer almaktadır.

Edip Hakkı Köseoğlu’nun sanatı, ilk dönemlerinden bu yana. yarı akademik, yarı empresyonist bir öğretinin biçimlendirdiği ödün vermeyen ilkelerden ayrılmamıştır. Çizgi ve anatomik etüt sağlamlığı, yumuşak bir renk anlayışıyla zorlamasız bir ortamda birleşmiş, insan ve doğa sevgisinin yönlendirdiği bir resim anlayışı, geleneksel atölye disiplininin öngördüğü ciddi bir araştırma doğrultusunda günümüze kadar uzanmıştır. Istanbul’un yaşamını, çevre özelliklerini, insan ilişkilerini konu aldığı resimlerinde, eleştirel gerçekçi bir eğilim, ironik öğeler eşliğinde yansıtılır. Bu anlayışı kendine özgü bir biçem oluşturmasına neden olmuştur.