• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

V. Online Resim ve Hat Müzayedesi

V. Online Müzayede'de yer alan bütün resimler Yüksek Ressam / Restoratör BAYRAM KARŞİT tarafından ekspertiz edilip onaylanmıştır. V. Online Müzayede 9 ARALIK ÇARŞAMBA günü saat 21:00'dan itibaren CANLI olarak devam edecektir. Her lotun ekranda kalma süresi 30 saniyedir. Lotlar sıra ile satışa çıkacak ve son 10 saniyede teklif gelmesi halinde her lot 20 saniye daha uzayacaktır. Bilgilerinize arz olunur.

Lot: 3 » Resim

PERTEV BOYAR (1887-1981)

"Boğaziçi", imzalı, Duralit üzeri yağlıboya, 1949 tarihli, 32x45 cm, *Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"Resim çalışmalarına Kuleli Askeri Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarında Sami Yetik’ten aldığı derslerle başlayan Selim Pertev Boyar, I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla Harp Okulu’nu bitiremeden mesleğe atıldı ve çeşitli askeri görevlerde bulundu. 1930-1932 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi’nde İbrahim Çallı’nın atölyesine misafir öğrenci olarak devam etti. Ankara’da kaldığı yıllarda halkevi ve devlet sergilerine katıldı. ‘Atatürk Portresi’, ‘Güller’ ve ‘Fenerbahçe’den’ gibi portre, ölüdoğa ve manzara çalışmalarının da gösterdiği gibi, Türk asker ressamlar geleneğini sürdüren Pertev Boyar, asker kökenli ressamların son temsilcilerinden biridir. Daha çok peyzaj ve ölüdoğa resimleriyle tanınan sanatçı, koyu ton ve değerlerle bezenmiş klasikçi duyarlılığa yakın bir İzlenimci anlayışa sahiptir. Kaya Özsezgin’in de ifade ettiği üzere, doğa gözleminde ödünsüz bir yaklaşımın yaratacağı estetik disiplini aşmaya dönük arayışlar içindedir. Bu nedenle ayrıntı yerine genel görünümün resmin taşıyıcı değerlerini doğrudan yüklendiği, grotesk bir boyama anlayışında sanatçının üslubunun netleştiği görülür.

Pertev Boyar, resim sanatında olduğu kadar sanat yazarlığı alanında da ün yaptı. Özellikle 1948 yılında basılan ‘Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devletlerinde Türk Ressamları, Hayatları, Eserleri’ adlı kitabı çağdaş Türk sanatı için temel kaynak kitaplardan biridir."

Detaylar
Lot: 5 » Resim

SADIK ERK (d.1953)

Natürmort, imzalı,duralit üzeri yağlıboya, 35x45 cm

"1953 Tokat doğumlu sanatçı ilk sanat öğrenimini Orta okul ve lisede resim hocası Fikret TARHAN`dan aldı.1982 yılında resimleri üzerinde köklü bir etki yaratacak olan MAHMUT CUDA ile tanıştı.Onun kullandığı tekniği benimseyerek nesnel gerçekliğe uyumlu resimler yaptı. Sanatçı, doğasal gerçekliğin otantik ölçülerine bağlı kalarak duru bir anlatım içinde ölü doğa ve peysaj türleri çevresinde yoğunlaşmaktadır. Çalışmalarını Ankara`da sürdüren sanatçının özel koleksiyonlarda, yurt içinde ve T.C Kültür Bakanlığı Koleksiyonlarında eserleri mevcuttur."

Detaylar
Lot: 7 » Resim

AVNİ MEMEDOĞLU (1924-1998)

"At Pazarı", imzalı, 1950 tarihli, ahşap üzeri yağlıboya, 30x37 cm, *Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"Orta öğreniminden sonra, 1944'te İDGSA Resim Bölümüne girdi. Galeri bölümünde Seyfi Toray'ın, atölyede Cemal Tollu'nun öğrencisi oldu. 1950'de resimleri nedeniyle tutuklandı ve salıverildi. 1953'te İzmir'e yerleşti. Bir yıl sonra, burada ilk sergisini açtı. 1957'de geldiği İstanbul'da, bir süre reklamcılık ve tabelacılık yaptı. İl İmar Müdürlüğünde çalıştı. 1959'da arkadaşları Marta ve Nejat Tözge, İhsan ve Vahi İncesu, Hikmet Aksüt ile Yeni Dal Sanat Grubunu oluşturdu. Grubun sanat bildirgesini kaleme aldı. 1961'de bu grubun ikinci sergisi nedeniyle, öteki arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı. 1962'de TİP'in ilk üyeleri arasında yer aldı.

Avni Memedoğlu'na göre; "Sanat sosyal bir olaydır''. O nedenle de sosyal bir amaca bağlıdır. Bu amaç, sanatçıyı, içinde yaşamakta olduğu topluma ve çevresine karşı sorumlu tutar. Resimlerinde, bu amacına uygun tema ve üslup karakteri ağır basar. Sosyal-eleştirel bir tutumla, topluma ayna tutar. Resimlerine yansıyan konular, çevresinde tanık olduğu ve bizzat gözlemlediği yaşam sahneleridir. Resim sanatımızda Ruhi Arel, Turgut Zaim gibi sanatçılarla başlayıp Neşet Günal, Balaban, İrfan Ertel, Mümtaz Yener ve Nuri İyem gibi sanatçılarla süren toplumsal-gerçekçi sanat anlayışının, orta kuşak temsilcileri arasında yer alır. Toplumcu ve insancı (hümanist) bir sanat anlayışını benimser."

Detaylar
Lot: 12 » Resim

NAZMİ ÇEKLİ (1884-1958)

"Yelkenli", imzalı, karton üzeri guaj, 50x20 cm

"1909 yılında Manastır Harbiyesi’ni bitirdikten sonra üç yıl Serez Lisesi’nde resim öğretmenliği yapmıştır. Balkan, Yemen, 1. Dünya ve İstiklal Savaşlarına katılmıştır. 1931 yılında binbaşı rütbesi ile ordudan emekli olarak İzmir’e yerleşmiştir.1931 – 1341 yılları arasında, İzmir Eşrefpaşa Zührevi Hastalıklar Hastanesinde mulaj uzmanı olarak çalışmıştır.

Asker Ressamlar Derneğinin üyesi olan sanatçı periyodik olarak düzenlenen yıllık sergilere eser vererek katkıda bulunmuştur. Cumhuriyet dönemi resim sanatımızın İzmir’de yaşayan ilk temsilcilerinden biridir. Nazmi Çekli, empresyonist teknikle yaptığı peyzajlarıyla tanınan bir sanatçıdır.Yoğun ve kalın boya kullanımına, konuya, tonlamaya, ışığa ve gölgeye önem vermiştir. Hem Suluboya hem de yağlıboya türünde çalışmıştır. Daha çok manzara ve istanbul görünümlerinden oluşan konularını içeren resimleri, empresyonist üsluba yakındır."

Detaylar
Lot: 14 » Resim

SADIK ERK (d.1953)

Natürmort,imzalı, 2002 tarihli, duralit üzeri yağlıboya, 45x55 cm

"1953 Tokat doğumlu sanatçı ilk sanat öğrenimini Orta okul ve lisede resim hocası Fikret TARHAN`dan aldı.1982 yılında resimleri üzerinde köklü bir etki yaratacak olan MAHMUT CUDA ile tanıştı.Onun kullandığı tekniği benimseyerek nesnel gerçekliğe uyumlu resimler yaptı. Sanatçı, doğasal gerçekliğin otantik ölçülerine bağlı kalarak duru bir anlatım içinde ölü doğa ve peysaj türleri çevresinde yoğunlaşmaktadır. Çalışmalarını Ankara`da sürdüren sanatçının özel koleksiyonlarda, yurt içinde ve T.C Kültür Bakanlığı Koleksiyonlarında eserleri mevcuttur."

Detaylar
Lot: 16 » Resim

KAYIHAN KESKİNOK (1923-2015)

Figürlü Peyzaj,imzalı (kazıma tekniğiyle), karton üzeri yağlıboya, 25x35 cm, *Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünü bitirdi. İsviçre hükümetinin bursuyla 1960 yılında Lausanna ‘Ecole des Beaux- Arts’ da çalışma olanağı buldu.1963- 1968 yılları arasında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim bölümünde öğretmenlik yaptı. TRT Ankara Televizyonu Artistik Hizmetler Biriminde dekoratörlük ve müdürlük görevlerinde bulundu. Yurtiçindeki kişisel sergilerinin yanı sıra, yurtdışı karma devlet sergilerine katıldı.

İzmir ve Ankara Müzesinde, Yugoslavya Tociteli kenti Sanatçılar Kolonisi Müzesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve diğer resmi kuruluşlarda özel koleksiyonlarda yapıtları bulunan sanatçı, 1983 yılından itibaren kendi adını taşıyan özel bir atölyeyi yönetti, vefatına kadar serbest sanatçı olarak çalıştı."

Detaylar
Lot: 21 » Hat

MUSTAFA HALİM ÖZYAZICI (1898-1964)

Rabbi Yessir Dua ve Hurufat Meşki, imzalı, Hicri 1353 tarihli, 23x23 cm

"Biz yazılarına hayranlıkla seyrederken sık sık tekrarladığı bir söz vardı: “Ufak tefek, kara kuru gördün de, beni Karamürsel sepeti mi sandın?”

Hakîkāten öyleydi. Hâline tavrına baksanız ummazdınız. Maddî refâhı çok yerinde olduğu hâlde yiyemezdi, giyemezdi. Yanlızlığın verdiği bir derbederlik içerisindeydi. Bu muydu o “âyetü’n-min-âyetillah” sanatkâr. Ancak yazarken görünce onu Karamürsel sepeti değil, hüsnühat bağından derlenmiş en nâdîde meyvelerle dolu bir hüner sepeti olduğunu anlardınız...

Hüsnühattın her nev’ini sür’atle ve suhûletle yazardı. ‘Kamış kalem’ denilen o nârin güzel, merhûmun ma’rifet dolu parmaklarına râm olmuşdu. Hele celî yazıda böyle sür’ate mâlik bir hattat, “celînin alemdârı Mustafa Râkım da dâhil görülmemişdir!” dersek, mübâlağa sayılmaz. Kubbe yazılarında, kendi boyundan uzun elifleri, lâmları rahatlıkla çekerken onu seyretmek bir zevkdi. Kubbe ve kuşak yazısı olarak en çok eser vermiş hattatımız Hâlim Hoca’dır. Bir sûreyi, verilen ölçüye göre, sıkışıklık yapmadan istif etmek ve istediği yerde bitirmek, ona mahsus ilâhî bir mevhîbedir. Müsveddesi yokdu. Zihninde tefekkür istifi yapar, onu kömür kalemi ile kâğıda öylece istif eder ve celî kalemini alıp hemen yazmağa başlardı.

Ahârlı kâğıda mürekkeple yazdıklarını tashih etmesi de bir ömürdü. İstiflerin arasını dili veya parmağı ile temizlemesine, doğrusu şaşardık. Bu sebeple eski eserleri de aslına uygun bir şekilde tamir eder, tamamlardı."

Detaylar
Lot: 23 » Hat

KAMİL AKDİK (1861-1941)

Sülüs Nesih Kıta, Kaside yazılı, imzalı, hicri 1341/miladi 1922 tarihli, İç ve dış pervazı ebrulu, altın cetvelli, 23x30 cm

"Hat tarihinde zaman zaman kıdem ve dirayetiyle önde gelen hattatlara verilmesi mûtat olan ‘'Reîsülhattâtîn'' (Hattatların Başı) unvanı son olarak 21 Ağustos 1915'te Kâmil Efendi'ye tevcih edilmiştir.Kâmil Akdik disiplinli hayatı ve perhize dikkat etmesi sebebiyle uzun süren ömrünün sonlarında bile el titremesi ve görme bozukluğu gibi sıkıntılar çekmeden seçkin eserler bırakmıştır.

Dîvân-ı Hümayûn'daki resmî vazifesi esnasında divânî, celî-dîvânî veya rık'a hatlarıyla yazdığı menşur, berat, muâhedenâme, tasdiknâme gibi evrak dışında, yazı hocası olarak hazırladığı meşk'ler de pek çoktur. Ayrıca sülüs-nesih kıtalar, murakka'lar (yazı albümleri), hilye ve levhalar, kitabeler, bazı sûre ve cüzlerden başka birde Mushaf yazmıştır.Eski hattatların eserlerinden meydana gelen kıymetli hat koleksiyonu ölümünden sonra Topkapı Sarayı Müzesi'nce satın alınmıştır."

Detaylar
Lot: 24 » Hat

HASAN SIRRI EFENDİ (1836-1907)

İstif: Rakım Efendi, Nakleden: Sırrı Efendi, Celi Sülüs Müsenna Levha, "Ya Hannan (Ey Çok Merhametli)" yazılı, 35x31 cm, altın ile halkar tarzında tezyin edili

"Süleymâniye müderrislerinden Beypazarlı Mehmed Emîn Efendi’nin oğlu olup H. 1252/M. 1836-1837 yılında Yeniköy’de doğdu. Oradaki ibtidâî mektebde okurken Kur’an’ı hıfzetdi. Yine oradaki Ra’ufî Dergâhı şeyhi Mehmed Emîn Efendi’den yazı meşkederek icâzet aldı. Musikî dersleri aldığı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den istifâde ile hüsn-i hatta maharet kazandı.

Eğitimini tamamladıktan sonra Ahkâm-ı Adliyye Nezâreti kâtiblerinden olarak senelerce devam etti. Daha sonra Meclis-i Ticâret İcrâ Dairesi’ne nakledildi ve icrâ memurluğuna kadar yükseldi. Sağlık sorunları nedeniyle emekliye sevkedildikten birkaç sene sonra 1325 yılının Şa’bân(Eylül-1907) ayında vefât etti. Rumelihisarı Kabristanı’nda medfun bulunan annesinin ve kızının yanına defnolundu. Naaşı daha sonra Yenikapı Mevlevîhânesi kabristanına  nakledilmiştir.

Dinî ve din dışı eserleriyle bestekârlık gücünü de ortaya koyan Hasan Sırrı Efendi’nin durak, ilâhi ve şarkı formundaki toplam dokuz eseri günümüze ulaşmıştır (bu eserler için bk. Öztuna, I, 334). Bunların içinde yer alan üç şarkı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Arşivi’nde Enderunlu Hâfız Hüsnü adına kayıtlıdır. "   

Detaylar
Lot: 25 » Hat

ALİ TOY (d.1960)

Celi Talik Ayet-i Kerime, imzalı, 35x37 cm, "Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz", Hicri 1422/Miladi 2002 tarihli

"1960 senesinde Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde dünyaya geldi. Tavşanlı Tunçbilek Lisesi’nden mezun olduktan sonra eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde devam etti. Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Yıldız Üniversitesi’nde Röleve-Restorasyon dalında tamamladı. Öğrencilik yıllarında hat sanatına ilgi duymaya başlayan Toy, 1985 senesinde Prof. Dr. Ali Alparslan ile tanışarak talik hat üzerine dersler aldı. Talik hattan 1988 senesinde icazet alan Toy, 1988-1992 yılları arasında rika, divâni ve celi divâni hatları çalıştı. Hocası Prof. Dr. Ali Alparslan ile olan beraberlikleri, hocanın vefatı olan 2006 senesine kadar devam eden Toy’un hat eğitimi tam 21 sene sürdü.

Ali Toy; talik, divâni, celi divâni ve rika hatlarından başka şikeste, küfi ve mağribi hatları da araştırarak bu hatların birkaçından karma tasarımlar yazdı. Her çeşit klasik hattı, modern hattı ve çizgiyi eserlerinde başarıyla kullanan Toy’un yazdığı modern hatlar, mimarlık ve klasik hat eğitiminin kesişmesi sonucu ortaya çıkan eserlerdir. Ayrıca klasik hat tasarımlarında ve yeni arayışlarda Toy’un mimarlığının etkisi büyüktür. Yurt içinde ve yurt dışında birçok sergiye katılan ve 28 şahsi sergi açan Toy, IRCICA’nın düzenlediği 4 ayrı yarışmadan 6 ödül aldı. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdüren ve özellikle talik, divâni ve modern hat eserleriyle dikkat çeken Ali Toy, modern hatlarda mimari tasarım bilgisi ve temel geometrik çizgileri kullanmaktadır.

 2017 yılında "Geleneksel sanatların yeni nesil sanatçılar eliyle tekrar fark edildiği bir dönemde, olgunluk çağında modern mimari ile hat sanatını aynı güzellikte buluşturmayı başarması, tasarımlarındaki kendine has yalın, etkili ve dengeli üslubuyla geleneksel hat sanatımıza bir bakıma yeniden can suyu vermesi" sebebiyle 'Geleneksel Sanatlar' dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi."

Detaylar
Lot: 26 » Hat

MEHMED ZEKİ EL-MEVLEVİ (1812-1881)

Celi Talik Levha, imzalı, "Ya Hazreti Mevlana", Hicri 1292/ Miladi 1875 tarihli, 33x55 cm

"Bursa’da Kassam-ı Askerî Kalemi müstahdemlerinden Mehmed Refîk Efendi’nin oğlu olarak H. 1227/M. 1821 senesinde doğdu. İyi bir tahsilin ardından Mahkeme-i Şer‘iyye Kitâbeti’ne hulefa oldu. Bu esnada Bursa Mevlevîhânesi şeyhi Mehmed Dede’ye intisâb edip çile çıkardıktan sonra hilafete na’il oldu. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra da Bâb-ı Zemîn Cami’nin imâmetine tayin edildi. Bursa’yı yerle bir eden H. 1271/M. 1855'teki büyük zelzeleden sonra, Sa’di Tekkesi civarındaki evini satıp İstanbul’a hicret etti.

İstanbul'da Yusuf Kâmil Paşa’nın himayesine girerek konağında tahsis olunan odada küberâya Mesnevî-i Şerif tedrisiyle meşgul olmaya başladı. Ayrıca paşanın kütüphânesine hâfız-ı kütûb olup arzu ettiği kitap ve levhâları tahrir ederdi. Yine onun delaletiyle bir müddet sonra Fetvâhâne’ye ta’lik mu‘allimi oldu. H. 1291/M. 1874 senesinde Üsküdar Mevlevîhânesi meşihâtine ta’yin olunan Mehmed Zekî Dedeefendi, cumartesi günleri orada ve Ramazân-ı Şerîf’de bazı camilerde Mesnevî-i Şerif tedris ederdi. Bu hâl üzere iken H. 9 Safer 1299/M.  31 Aralık 1881 tarihinde vefât etti. Üsküdar Mevlevîhânesi’nin hazîresine defnolundu.

Hemşehrîlerinden Askerî Tekā’üt Sandığı nüzzârından Senih Efendi vefatına şu tarihi düşmüştür:

Terk-i fânî eyledi târihini söyle Senih  

Tekke-i bâkîye nakletdi Zekî-i Mevlevî "

Detaylar
Lot: 27 » Hat

HAFIZ İBRAHİM ŞEVKİ EFENDİ (ö.1845)

Sülüs Nesih Kıta, Elif Kasidesi İlk Kıtası yazılı, imzalı, Hicri 1242 / Miladi 1826 tarihli, 25x32 cm

"İstanbullu’dur. Hüsn-i hattı İsmâ’il Zühdî Efendi’den meşkederek icâzet almış, Fâtih’te Otlukçu Yokuşu’ndaki hânesinde yazı ve talim-i hat ile meşgul olmaya başlamıştır. 1828 senesindeki Osmanlı-Rus harbinde istilâya uğrayan Balkan memleketlerini ziyâreti esnâsında Şumnu’da bulunan hattatların gayretlerinden etkilenen Sultan 2. Mahmud’un irâdesiyle hat muallimi olarak Şumnu’ya gönderilmiştir. Senelerce orada bulunduktan sonra Silistre’ye geçmiş ve burada da bir hayli hattat yetiştirmiştir. Muhtemelen orada vefât etmişse de tam yeri belli değildir."

Detaylar
Lot: 29 » Hat

MERYEM NEVRUZİ

Muhakkak Hat ile "Muhammed Nebi ve Rasul" yazılı, 78x55 cm, imzalı, Hicri 1436 / Miladi 2015 tarihli, Tezhib: Yusufiniya, imzalı,

"1986 yılında İran'da doğdu. Üniversite tahsilini Kerec Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Dizayn Bölümünde yaptı.Sülüs hattında icazetini Hasan Çelebi ve Davut Bektaş hocadan aldı. Uluslararası birçok yarışmada dereceleri bulunan sanatçı Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Fas, Malezya, İspanya ve Fransa da muhtelif sergilere katılmıştır. Çalışmalarına İstanbul'da devam etmektedir."

Detaylar
Lot: 30 » Hat

DERVİŞ ALİ (ö.1673)

Sülüs Nesih kıta, imzalı,20x28 cm, "Allah'ın nimet verdiği kişilere nimetleri hayırlı olsun","Nefsini bilen Rabbini bilir"

"Kendisinden sonra yaşayan ve aynı adı taşıyan iki hattattan ayırt edilmek için “Büyük”, “Birinci” veya “Mâruf” lakaplarıyla anılır. İstanbul’da doğdu. Yeniçeri ağası Kara Hasan oğlu Hüseyin Ağa’nın mânevî evlâdı veya kölesi olup onun yanında yetişmiş, gençliğinde karakullukçuluk vazifesinde de bulunmuştur. Aklâm-ı sitteyi Hâlid Erzurûmî’den öğrenmiş ve Şükrullah Halîfe, Pîr Mehmed b. Şükrullah, Hasan Üsküdârî, Hâlid Erzurûmî silsilesiyle kendisine kadar gelen Şeyh Hamdullah üslûbunu unutulmak üzere iken yeniden ihya etmiştir. Bu sebeple Derviş Ali’ye “şeyh-i sânî” veya “vâzıu’l-aslı’s-sânî” unvanları da verilmiştir. Tezhipleri ekseriya Sürâhî Mustafa adlı müzehhip tarafından yapılmış kırktan fazla mushaf (kırk beşinci mushafı 1064/1654 tarihini taşımaktadır), çok sayıda en‘âm, evrâd, kıta ve murakka‘ yazan Derviş Ali Ramazan 1084’te (Aralık 1673) hayli yaşlı olarak vefat etti. Defnedildiği Topkapı Mezarlığı’nda bugün mevcut olmayan kabir kitâbesindeki ifadeden, onun devrinin yaygın sporu okçulukla da uğraştığı anlaşılmaktadır. Yetiştirdiği pek çok hattat arasında Ağakapılı İsmâil ve Suyolcuzâde Mustafa efendiler önde gelenleridir. Derviş Ali Hâfız Osman’ın da ilk hocası olup yaşlılığı sebebiyle bu kabiliyetli gençle gerektiği gibi meşgul olamayınca onu Suyolcuzâde’ye göndermiştir.

Talebelerinden olan Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın, sadrazamlığı sırasında Derviş Ali’nin kendisini ziyaretinde hocasını şeyhülislâmların karşılandığı noktadan karşılayıp elini öperek ona protokol üstü saygı gösterdiği ve makamında yanına oturttuğu kaynaklarda zikredilir."

Detaylar
Lot: 31 » Hat

HASAN SIRRI EFENDİ (1836-1907)

Kufi Levha, "Allah'ın yardımı üzerine olsun" yazılı, imzalı, 28x40 cm

"Süleymâniye müderrislerinden Beypazarlı Mehmed Emîn Efendi’nin oğlu olup H. 1252/M. 1836-1837 yılında Yeniköy’de doğdu. Oradaki ibtidâî mektebde okurken Kur’an’ı hıfzetdi. Yine oradaki Ra’ufî Dergâhı şeyhi Mehmed Emîn Efendi’den yazı meşkederek icâzet aldı. Musikî dersleri aldığı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den istifâde ile hüsn-i hatta maharet kazandı.

Eğitimini tamamladıktan sonra Ahkâm-ı Adliyye Nezâreti kâtiblerinden olarak senelerce devam etti. Daha sonra Meclis-i Ticâret İcrâ Dairesi’ne nakledildi ve icrâ memurluğuna kadar yükseldi. Sağlık sorunları nedeniyle emekliye sevkedildikten birkaç sene sonra 1325 yılının Şa’bân(Eylül-1907) ayında vefât etti. Rumelihisarı Kabristanı’nda medfun bulunan annesinin ve kızının yanına defnolundu. Naaşı daha sonra Yenikapı Mevlevîhânesi kabristanına  nakledilmiştir.

Dinî ve din dışı eserleriyle bestekârlık gücünü de ortaya koyan Hasan Sırrı Efendi’nin durak, ilâhi ve şarkı formundaki toplam dokuz eseri günümüze ulaşmıştır (bu eserler için bk. Öztuna, I, 334). Bunların içinde yer alan üç şarkı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Arşivi’nde Enderunlu Hâfız Hüsnü adına kayıtlıdır"   

Detaylar
Lot: 41 » Resim

HÜSEYİN BİLİŞİK (1923-2004)

"Köylü Kadınlar", imzalı, 1981 tarihli, 60x50 cm, prestual üzeri yağlıboya, *Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"1943 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde Sabri Berkel atölyesinden mezun olan sanatçı, öğrencilik yıllarında Nurullah Berk, Cemal Tollu ve Leopold Lévy ile de çalıştı. İlk figüratif çalışmalarının ardından, bir süre soyut ve lekeci denemelere giriştiyse de, 1970’li yıllardan itibaren yine figüratif resimde karar kılmıştır. Eserlerinde yerel motifler ve renkler kullanmaya özen göstermiştir. İçerik ve biçim bakımından tutarlılık gösteren eserlerinde en çok işlediği konular; Anadolu insanı, yaşamı, göç ve çiftçilik gibi yerel temalardır. 1980’li yıllara kadar gerçekleştirdiği eserlerinde bozkır teması ve renkleri egemendir. Bu dönemden sonra ise, daha canlı ve coşkulu renkler kullandığı görülür. Sanatçı, yöre peyzajının özelliklerinden hareket etmekle birlikte, bu peyzajı resim yüzeyi üzerinde parçalara ayırarak çoğul görüntü imajını güçlendirici bir yönde değerlendirir. Kırsal kesimden görüntülerin haricinde, figürün öne çıkmadığı manzaralar da gerçekleştirmiştir. Geniş, yumuşak renk lekeleriyle çalışan ressam, yapıtlarında figürü soyutlamacı bir anlayışla yorumlamıştır. "

Detaylar
Lot: 43 » Resim

RUHİ AREL (1880-1931)

"Savaş Gemisi", imzalı, karton üzeri guaj, 33x40 cm, *Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

“Bahriye Mektebi’ni (1900) ve Sanayi-i Nefise’yi (Güzel Sanatlar Akademisi) bitirdikten (1909) sonra Paris’e giti. Paris Güzel Sanatlar Ulusal Yüksek Okulu’nda Fernand Cormon‘un yanında beş yıl çalıştı.Birinci Dünya savaşı başlayınca yurda dönüp, Akademi’de perspektif öğretmenliğine atandı. Ama bir süre sonra, Akademi’deki sanat eğitimini, çağın gidişine uygun görmediği için görevinden ayrıldı. Darüleytam, Kabataş, Namık Kemal, Kız Muallim okullarında ve Bahriye’de resim öğretmenliği yaptı.

Bir ara yeniden Akademi’ye döndüyse de, yapılmasını istediği yenilik ve reformlar, ancak ölümünden birkaç yıl sonra gerçekleştirilebildi. Ressamlar Cemiyeti’nin kurulmasında büyük katkısı olan sanatçının resimleri, yaşadığı dönemde Almanya, Avusturya ve İtalya’daki karma sergilere gönderilmiştir.Özellikle perspektif bilgisi, Ahmet Ziya Akbulut‘un perspektif bilgisi kadar geniş olan sanatçı, Birinci Dünya savaşından hemen sonra, Şişli’de Enver Paşa tarafından açılan atölyede, çağdaşı birçok ressamla birlikte çalışmış, kahramanlık konuları içeren kompozisyonlar yapmıştır.”

Detaylar
Lot: 48 » Resim

P. JOHNSON

İstanbul, imzalı, tuval üzeri yağlıboya, 44x65 cm, *Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.

"İngiliz ressam P. Johnson'ın İstanbul'da yaşadığı dönemde İbrahim Safi ve Naci Kalmukoğlu ile birlikte resim yaptığı bilinmekte, eserlerinde bu iki sanatçının fırça izlerine rastlanabilmektedir"

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 3
sonraki