"Midye Avcıları ve Rumeli Kavağı". İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya. 50 x 70 cm.
"Bu tabloya neredeyse bir buçuk yıl önce başladım. Çeşitli nedenlerle ara vermek zorundaydım. Seninle bir akşam Ada motorunda karşılaştığımızda bu tabloyu bitiremediğimi söylemiştim. Çünkü başlangıçtaki kompozisyonu içime sindirememiştim. Araya başka çalışmalarım girdi ama zihnimi bir yandan bu resim için meşgul ettim. Teknelerde yer ve renk değişikliklerine gidince çok özel ve güzel bir konu gerçekleşmiş oldu. Bir buçuk yıl önce de bana "efsane geri dönüyor" demiştin. Bu iltifatını gerçekleştiremediğim zaman diliminde inan ki içime dert oldu. Ama inatla bu tabloyla başlangıç yapmaya karar vermiştim. Nihayet sana ulaştırabildik ya içimi huzur kapladı. Daha önce de yazdığım gibi; midye çıkaran çocukların bana büyük emekleri geçti. Onları da sevindirmeyi çok istiyorum. Dilerim bu tablom; değerini çok iyi anlayacak bir meraklıya gider. Bir not düşeyim;
Midye iki farklı çalışmayla toplanıyor. Birincisi tabloda görüldüğü gibi "Kaska" denilen sepetle oluyor. Bu sepetin altındaki bir buçuk metreden biraz fazla uzunlukta bıçak, deniz tabanındaki midyeleri koparıyor. Bazıları bu sepeti istiridye toplanan sepet "Algarna ile karıştırıyormuş. Bunun da doğrusunu midyeciler sayesinde öğrendim. İntenette bu bilgiler yok.
İkinci midye toplama şekli daha zor. Avlanma yasağı nedeniyle kışın bile zavallı dalgıçlar devreye giriyor. Elle denizin dibinden topluyor. Yani anlayacağın midye çıkartmak da; tablosunu yapmak da hiç akıl karı değil. Ama Boğaziçi'nin güzelliklerini tablolara yansıtmaktan kendini sorumlu hisseden bir ressam olarak midye çıkaran deniz işçilerini yok sayamazdım. Biri de çımış o emekçileri ölümsüzleştirmiş desinler diye kendime dert edindim.
Aaa pardon senin işin de midye çıkaranlar kadar zor... Müslüman mahallesinde salyangoz satmak deyimi bu resmi pazarlamaya çok uygun...
.. Midye dolmaları yutanların bu zorluklar; hiç umurunda değil. " Hüseyin Cahit Derman