Sülüs Nesih Kıta. Ketebeli. Hicri 1171 / Miladi 1757 tarihli. 19x30 cm. Meşhur hattatın yazı kalitesi yüksek , nadir , koleksiyonluk bir eseridir.
"Hz. Ömer’in naklettiğine göre, Hz. Peygamber ve ashabı bir gazve dönüşünde şöyle bir olaya şahit olmuşlardır: Allah Resûlü’nün huzuruna bir gazvenin ardından bir grup esir getirilmişti. Bu esirler arasında bir de kadın vardı. Bu kadıncağız, telaşla diğer esirler arasında kaybettiği yavrusunu aramaktaydı. Derken kendi çocuğunu buldu ve onu kucaklayıp göğsüne bastırdıktan sonra emzirmeye başladı. Bu tablo karşısında Allah Resûlü, yanında bulunanlara “Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına inanır mısınız?” şeklinde bir soru yöneltti.
Oradakiler, ‘Hayır!’ cevabını verdi. Bunun üzerine Rahmet Peygamberi, Rabbimizin kullarına olan rahmetinin genişliğini anlatmak için O’nun kullarına olan rahmetiyle annenin yavrusuna olan rahmetini şöyle bir benzetmeyle dile getirdi: “Bilin ki, Allah’ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkat ve merhametinden daha fazladır.”
"Türk hat san‘atında daha ziyâde İsmail Zühdi Efendi'nin hocası olarak iştihâr etmiş olan Ahmed Hıfzî Efendi’nin terceme-i hâline dâ’ir ma’lûmâtımız mahdûddur. Moralı Mehmed Efendi’nin oğlu olduğu bilinmekteyse de, doğum yeri ve tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Muhtemelen Mora’da dünyaya gelmiş ve ibtida’î tahsîlini memleketinde ikmâl eylemiş idi.
Daha sonra medrese tahsîli için İstanbul’a gittiği, bu eyyâmda hüsn-i hatta heves ederek evvelâ Hasırcılar İmâmı Mustafa Efendi’den ve bilâhare Eğrikapılı Mehmed Rasim Efendi'den sülüs ve nesih meşkedib icâzet aldığı bilinmektedir. Hüsn-i hattaki fevkalade kabiliyeti ile hocasının üslûbuna hakkıyla vâkıf olduğundan, teveccühüne de nâ’il olan Ahmed Hıfzî Efendi, son zamanlarında, hocasının bazı öğrencilerine yazı meşketmekle dahi görevlendirilmişti.
Günümüze intikal edebilen âsârından, aklâm-ı sittede Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi’nin teveccühüne bî-hakkın lâyık olduğunu ispât eyleyen Ahmed Hıfzî Efendi’nin, en azından bir mektebin hüsn-i hat mu’allimliğini der-uhde ettiği muhakkak olmakla beraber, kaynaklarda buna ilişkin bir bilgi, ne yazıkki mukayyed değildir.
Her halde mâ’işetini hüsn-i hattan çıkaran erbâb-ı ma’ariften olup Türk hattatları meyânında kudretli bir mevki elde etmiş olduğu anlaşılan Ahmed Hıfzî Efendi, H. 20 Rebi’ü’l-ahir 1181/M. 15 Eylül 1767 tarihindeki vefâtını takiben Eğrikapı’da hocasının yanına defnedilmiş ve ömrü boyunca meclisinden ayrılmadığı Mehmed Râsim Efendi’ye âhirette de eşlik etme şerefine nâ’il olmuştur.
Bir hayli tilmizi olduğu nakledilen Ahmed Hıfzî Efendi’nin en meşhur öğrencileri, Mustafa Râkım Efendi’nin ağabeyi İsmâ‘il Zühdî Efendi ile Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi’den intikal eden şâkirdân zümresinden olan Abdülkadir Hamdî Efendi’dir. Bunların hâricinde Rûznâmeci Süleyman Hikmetî Efendi, Mehmed Emîn Efendi ve Kadı Müfid Efendi’nin de ondan mücâz olduğu bilinmektedir. " (Kaynak: İsmail Orman makalesinden alıntıdır.)