12. Online Müzayede'de yer alan tüm resimler kurumumuz güvencesinde olup Yüksek Ressam/Restoratör BAYRAM KARŞİT tarafından ekspertiz edilip onaylanmıştır.
12. Online Müzayede 22 Ağustos PAZAR günü saat 21:00'dan itibaren CANLI olarak devam edecektir. Her lotun ekranda kalma süresi 30 saniyedir. Lotlar sıra ile satışa çıkacak ve son 10 saniyede teklif gelmesi halinde her lot 20 saniye daha uzayacaktır.
Sayın koleksiyoner ve sanatseverler eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +905321715331no'lu telefondan bilgi alabilir, Hüsrev Gerede Caddesi no: 52/2 Teşvikiye'deki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.
MUHSİNZADE SEYYİD ABDULLAH (1832-1899)
Fatiha Suresi ve Hadis-i Şeriflerden müteşekkil Sülüs Karalama. Ketebeli. Çift taraflı. 32 x 24 cm.
"Sultan 2. Mahmud zamanı Istabl-ı Âmire müdürlerinden Mehmed Bey’in oğlu olarak, H. 1248/M. 1832’de İstanbul Kuruçeşme’de doğdu. Nesebi Muhsinzâde Dâmâd Mehmed Paşa’ya dayanır. 11 yaşında iken Beşiktaş’taki Kapıağası Mektebi’ne girip mektebin hocası Hâfız Mehmed Efendi’den sülüs ve nesih meşkederek icâzet aldı. “Acem” nâmıyla yâd olunan ve Sultan Abdülhamîd’e de muallimlik yapmış olan Alî Mahvî Efendi’den Farsça okudu. Eğitimini tamamladıktan sonra Sadâret Mektubî Kalemi’ne memur olduysa da bir müddet sonra istifa etti.
Şevkî Efendi’nin H. 1294/M. 1877’deki vefâtında, irâde-i seniyye ile Menşe-i Küttâb-ı Askerî hüsn-i hat muallimliğine ta’yin edildi. Ayrıca bizzat Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânî tarafından “reisü’l-hattâtîn” ünvânı verildi. Bilâhare rütbe-i sâniyye sınıf-ı sânîsi ile üçüncü rütbeden Mecidî nişanı ile taltîf olunduğu gibi, Şifâ-i Şerîf tahrîrine me’mur edildi. Pazartesi günleri Menşe-i Küttâb-ı Askerî’ye gidip yazı talim eder, sâ’ir vakitlerini de Kuruçeşme’deki yalısında yazı yazarak ve bahçesindeki çiçekler ve ağaçlar ile uğraşarak geçirirdi.
Yine, bir gün yine bahçesi ile ilgilendiği sırada felç geçirip dört gün sonra, H. 12 Rebi’ü’l-âhir 1317/M. 20 Ağustos 1899’da, bir cumartesi akşamı vefât etti. Ertesi gün istimbotla Eyüp’e naklolunan cenâzesi Eyüp Sultan Türbesi civârına defnolundu. Mezartaşının kitâbesi şöyledir: Târikat-ı Âliyye-i Kadiriyye’den Reisü’l-hattâtîn Muhsinzâde es-Seyyid Abdullah Bey’in rûh-ı şerîfiyçün rızâ’en-lillâhil-Fâtihâ. Sene 1317 "(ketebe.org)
Share
Ask a question
Ask a question
HASAN TAHSİN EFENDİ (1851-1914)
Nesih hat ile Naat-ı Şerif yazılı. Ketebeli. 51x45 cm
"Makam-ı mülteca Ahmed Muhammed Mustafa'dır bu
Zehi nur-i hüda Ahmed Muhammed Mustafa'dır bu
Medine hakine yüz sür şefaat şefkat istersen
Resul-i Kibriya Ahmed Muhammed Mustafa'dır bu.."
Tokat’taki Meydan Cami’nin imâmı Osmân Efendi’nin oğlu olarak H. 1267/M 1851’de orada doğdu. Çocuk yaşta İstanbul’a giderek medreseye girdi. Kayserili Derviş Alî Rızâ Efendi’den Bayezid Cami’ndeki dersinden icâzet aldı. Reisü’l-hattatîn Muhsinzâde Abdullah Bey’den de sülüs ve nesih meşketti. İcazetini aldıktan sonra Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den de istifâde etti.
H. 1286/M. 1869-1870’te Âli Paşa’nın himmetiyle yenilenen Mercan’daki Ya’kub Ağa Cami’ne imâm ve hatib tayin edildi. Kütüphâne-i Umûmî’nin açılışında hâfız-ı kütûblüğe getirildi. Ara ara rüşdi mekteblerde Arapça ve hüsn-i hat muallimliği yaptı. Son zamanlarında sağ tarafına felç geldiyse de, daha sonra iyileşti. Ancak bu kez bunama belirtileri baş gösterdi. Nihayet H. 5 Safer 1332/M. 3 Ocak 1914’de vefât etdi. Eyüp Bahâriyesi’nde medfun bulunan kızının yanına defnedildi.
Share
Ask a question
Ask a question
HASAN SIRRI EFENDİ (1836-1907)
Kufi Hat Levha. Ketebeli. 27 x 52 cm.
Fevzu'l-ilmi leyse fevzu'l-alemi: İlmin elde edilmesi dünyalık elde etmek için değildir.
"Süleymâniye müderrislerinden Beypazarlı Mehmed Emîn Efendi’nin oğlu olup H. 1252/M. 1836-1837 yılında Yeniköy’de doğdu. Oradaki ibtidâî mektebde okurken Kur’an’ı hıfzetdi. Yine oradaki Ra’ufî Dergâhı şeyhi Mehmed Emîn Efendi’den yazı meşkederek icâzet aldı. Musikî dersleri aldığı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den istifâde ile hüsn-i hatta maharet kazandı.
Eğitimini tamamladıktan sonra Ahkâm-ı Adliyye Nezâreti kâtiblerinden olarak senelerce devam etti. Daha sonra Meclis-i Ticâret İcrâ Dairesi’ne nakledildi ve icrâ memurluğuna kadar yükseldi. Sağlık sorunları nedeniyle emekliye sevkedildikten birkaç sene sonra 1325 yılının Şa’bân(Eylül-1907) ayında vefât etti. Rumelihisarı Kabristanı’nda medfun bulunan annesinin ve kızının yanına defnolundu. Naaşı daha sonra Yenikapı Mevlevîhânesi kabristanına nakledilmiştir.
Share
Ask a question
Ask a question
ALİ RIZA BEY (ö.1902)
Sülüs Nesih Levha. Ketebeli. Sülüs yazılarda "Besmele" , "Maşaallah" ve " Allah'tan başka Kuvvet yoktur" yazmakta. Hicri 1291 tarihli. 52 x 44 cm.
Enver Efendi adlı bir zatın oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Eğitimi esnasında Sultan Abdülhamid Han türbedarı Alî Hamdî Efendi’den sülüs ve nesih meşkederek H. 1264/M. 1848 yılında icâzet aldı. Daha sonra meşhur hattat Şefîk Bey’den de sülüs ve celi sülüs dersleri aldı. Eğitimini tamamladıktan sonra Âmedî Kalemi’nin hulefalarından olup senelerce hizmetten sonra âmedciliğe kadar yükseldi. Yaş haddinden emekliye evkedildikten sonra bazı mekteplerin hüsn-i hat muallimliğinde bulundu. Son olarak Beylerbeyi’ndeki Mekteb-i Hamîdî’nin yazı hocalığını yaptığı ve bu görevde iken 1900'lerin başında vefat ettiği anlaşılmaktadır. Nereye defnedildiği tespit edilememiştir.
Share
Ask a question
Ask a question
SEYYİD MEHMED BURHANEDDİN BELHİ (1849-1930)
Celi Talik Beyit. Ketebeli. Hicri 1305/ m.1887 tarihli. 43 x 67 cm.
"Uluvv-u himmet izhâr et, tenezzül etme her dûne, Bu gerdûne sivâr ol minnet etme çarh-ı gerdûne.
Şeyh Seyyid Süleyman Efendi’nin dördüncü oğlu olarak H. 1265/M. 1849’da Belh civârındaki Kunduz Kasabası’nda doğmuş olan Seyyid Mehmed Burhâneddîn Efendi, ülkesinde yaşanan Rus baskısının dayanılmaz seviyeye gelmesi üzerine a’ilesi ile beraber Anadolu’ya göçmüştür. Bursa’ya yerleşmeleri için irâde çıktığından, eğitimini de burada babasının taht-ı tedrisinde tamamlamıştır. Babasından dînî ilimleri tahsîl ettiği gibi, hususi surette şi’ir ve edebiyâtla ilgilenmiştir. Babasının İstanbul’a naklinde beraberinde giden Seyyid Mehmed Burhâneddîn Efendi, burada bulunduğu süre zarfında herhangi bir göreve namzet olmamış ve daha ziyâde edebiyât ve yazı ile meşgul olarak, Türkçe, Farsça ve Çağatayca şi’irler yazmıştır.
Geçimini babasına tahsîs edilen ma’aşla sağlamakta iken, babasının vefâtı ile ma’aş kesildiğinden zarurete uğrayınca, devlete müraca’at edip yeniden ma’aş tahsîs edilmesini talep ettiyse de, kabul görmemişti. Nihâyet bazı erbâb-ı dânişin gayretiyle müstehakkîn-i ilmiyye kısmından ma’aş bağlanınca bir nebze olsun refâha erişmişti. Son yıllarını Heybeliada’da müsteciren geçiren Seyyid Mehmed Burhâneddîn Efendi, H. 1348 senesi Şevvâl ayının 3. gecesi(M. 4 Mart 1930) Heybeliada’da vefât etmiş ve ada kabristanına defnedilmiştir.
Kendisini şahsen tanıyan İbnülemin’in ifâdesine nazarân “edib, hâlim, dil-nevâz, terbiyyeli, değerli bir şâ’ir ve ta’likde hakîkaten hattat-ı mâhir” bir zât olan Seyyid Mehmed Burhâneddîn Efendi, hatt-ı ta’liki Bursa’da bulunduğu esnâda müderrisinden Abdülkadir Nesîb Efendi’den meşkederek H. 1290/M. 1873 senesinde icâzet almıştır. Hatt-ı ta’likte zamanın önde gelenlerinden olmamakla beraber, Süleymaniye Kütüphânesi’nde bulunan H. 1302/M. 1894-1895 tarihli ta’lik kıt‘ası (Db. no: 327).yazının dekayıkına vâkıf hattâtînden olduğuna işaret etmektedir. Oğulları Musâ Efendi ve Celâl Kılıç‘a ilk yazı derslerini de kendisi vermiştir.
Bütün eş’arı hıfzında olduğundan kendisini “şa’ir-i seyyâr” nâmı ile yâd eden İbnülemin, bu hususta ayrıca şunları söylemektedir: Fakr-ı hâlile beraber etvâr ve güftârında eser-i necâbet gösterir, hangi meclise girse söz söylemez, şi’irlerini okur, okumakdan zevk alırdı.
Share
Ask a question
Ask a question
MUSTAFA BEKİR PEKTEN (1913-1994)
Nesih Levha. Kanuni Sultan Süleyman'ın "Halk içinde muteber.." ile başlayan meşhur şiiri yazmakta. 1959 tarihli. Ketebeli. 38x27 cm.
"Kayseri Beyi’nin sancakdârlarından olan dedesine nisbetle “Sancakdâroğlu” künyesiyle tanınan tüccârdan Mehmed Efendi ile Emine Hanım’ın oğlu olarak H. 1331/M. 1913 yılında İstanbul, Sirkeci’de doğdu. (Ağustos ayında doğmuştur) Âşiyan Mekteb-i İbtidâ’îsi’nde başladığı eğitimine, daha sonra Reşid Paşa İlkokulu’nda devam etti. Ancak babasının isteği ile 1926 yılında beşinci sınıfta iken öğrenimini bıraktı. Bir müddet babasının mâ’iyetinde ticâret, oto radyatör tamirciliği ve yedek parça işi ile uğraştı. Babasının vefâtından sonra işlerini devralarak, nakliyecilik ve kereste ihrâcâtı ile meşgul oldu. Emekli olup işlerini tasfiye ettikten sonra kendisini tümüyle yazıya hasredip bu hâl üzere iken 1994 yılında vefât etti. "
Share
Ask a question
Ask a question
TURAN SEVGİLİ (d.1945)
Sülüs Besmele ve Nesih Ayet'el Kürsi yazılı. Hicri 1442 tarihli. Ketebeli. 40 x 57 cm.
Share
Ask a question
Ask a question
Share
Ask a question
Ask a question
Share
Ask a question
Ask a question
Share
Ask a question
Ask a question
AYHAN TÜRKER
"Bebek". İmzalı. 1997 tarihli. Eski dönem. 50 x 65 cm. Tuval üzeri yağlıboya.
Share
Ask a question
Ask a question
AYHAN TÜRKER
"Emirgan Çınaraltı". 1999 tarihli. Eski dönem. 50 x 65 cm. Tuval üzeri yağlıboya.
Share
Ask a question
Ask a question
HÜSEYİN CAHİT DERMAN
"Midye Avcıları ve Rumeli Kavağı". İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya. 50 x 70 cm.
"Bu tabloya neredeyse bir buçuk yıl önce başladım. Çeşitli nedenlerle ara vermek zorundaydım. Seninle bir akşam Ada motorunda karşılaştığımızda bu tabloyu bitiremediğimi söylemiştim. Çünkü başlangıçtaki kompozisyonu içime sindirememiştim. Araya başka çalışmalarım girdi ama zihnimi bir yandan bu resim için meşgul ettim. Teknelerde yer ve renk değişikliklerine gidince çok özel ve güzel bir konu gerçekleşmiş oldu. Bir buçuk yıl önce de bana "efsane geri dönüyor" demiştin. Bu iltifatını gerçekleştiremediğim zaman diliminde inan ki içime dert oldu. Ama inatla bu tabloyla başlangıç yapmaya karar vermiştim. Nihayet sana ulaştırabildik ya içimi huzur kapladı. Daha önce de yazdığım gibi; midye çıkaran çocukların bana büyük emekleri geçti. Onları da sevindirmeyi çok istiyorum. Dilerim bu tablom; değerini çok iyi anlayacak bir meraklıya gider. Bir not düşeyim;
Midye iki farklı çalışmayla toplanıyor. Birincisi tabloda görüldüğü gibi "Kaska" denilen sepetle oluyor. Bu sepetin altındaki bir buçuk metreden biraz fazla uzunlukta bıçak, deniz tabanındaki midyeleri koparıyor. Bazıları bu sepeti istiridye toplanan sepet "Algarna ile karıştırıyormuş. Bunun da doğrusunu midyeciler sayesinde öğrendim. İntenette bu bilgiler yok.
İkinci midye toplama şekli daha zor. Avlanma yasağı nedeniyle kışın bile zavallı dalgıçlar devreye giriyor. Elle denizin dibinden topluyor. Yani anlayacağın midye çıkartmak da; tablosunu yapmak da hiç akıl karı değil. Ama Boğaziçi'nin güzelliklerini tablolara yansıtmaktan kendini sorumlu hisseden bir ressam olarak midye çıkaran deniz işçilerini yok sayamazdım. Biri de çımış o emekçileri ölümsüzleştirmiş desinler diye kendime dert edindim.
Aaa pardon senin işin de midye çıkaranlar kadar zor... Müslüman mahallesinde salyangoz satmak deyimi bu resmi pazarlamaya çok uygun...
.. Midye dolmaları yutanların bu zorluklar; hiç umurunda değil. " Hüseyin Cahit Derman
Share
Ask a question
Ask a question
Share
Ask a question
Ask a question
CAHİT GÜRAYDIN (d.1931)
"Süleymaniye". İmzalı. 1992 tarihli. 55 x 60 cm. ( Çerçeveli : 70x75 cm) Tuval üzeri yağlıboya.
Share
Ask a question
Ask a question
YÜZBAŞI NUREDDİN (19.yy)
"Sultanahmet". İmzalı. 38 x 46 cm. Tuval üzeri yağlıboya.
Share
Ask a question
Ask a question
S. ILIADIS (19.yy)
"Ayasofya". İmzalı. 1903 tarihli. 55 x 68 cm. ( Çerçeveli:70x83 cm) . Tuval üzeri yağlıboya.
Share
Ask a question
Ask a question
İSMAİL ALTINOK (1920-2002)
"Kahve İçi". İmzalı. 1950 tarihli. Ahşap üzeri yağlıboya. 63 x 49 cm.
Share
Ask a question
Ask a question
LEON BELLEMONT (1866-1961)
"Rıhtımda İşçiler". İmzalı. 38 x 46 cm. Tuval üzeri yağlıboya.
Share
Ask a question
Ask a question
KADRİ AYTOLON (1873-1957)
"Sokak". İmzalı. Duralit üzeri yağlıboya. 50 x 38 cm
Share
Ask a question
Ask a question
CEVAT DERELİ (1900-1989)
"Kayseri". İmzalı, tuval üzeri yağlıboya (duralite marufle). 33X46 cm. *Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.
“İlk ve ortaöğrenimini tamamladıktan sonra Sanayi-i Nefise Mektebine giren Dereli, burada İbrahim Çallı atölyesine devam etti ve 1924 yılında mezun oldu. Yarışma sınavını kazanıp öğrenim için Paris’e gönderilen sanatçı, öğrenimini tamamlayıp yurda dönünce Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi resim öğretmen yardımcılığına atandı.
1933’de de Tıp fakültesi desinatörlüğüne atanan sanatçı, 1939’da Halkevleri Genel Merkezi tarafından Sinop’a gönderildi ve bu bölge ile ilgili sayısız peyzajlar yaptı. İlk dönemlerinde empresyonist bir tavırla realist kompozisyonlar üreten sanatçı çok sayıda natürmort ve peyzaj yaptı.
Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar birliğinin kurucularından sayılan Cevat Dereli daha sonra (D) gurubuna katıldı. Resim ve Heykel Müzesinde, Milli Kütüphane koleksiyonunda, birçok özel ve resmi koleksiyonlarda eserleri bulunan sanatçı Çağdaş Türk Resmine önemli katkılarda bulunmuştur.”
Share
Ask a question
Ask a question
AVNİ LİFİJ (1886-1927)
Peyzaj. İmzalı, kontraplak üzeri yağlıboya, 18x27 cm. *Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit onaylıdır.
"1906 yılında Hüseyin Avni Lifij, Fransızca öğretmeni İskender Ferit Bey sayesinde Ayasofya'da mimari çizimler yapmakta olan Fransız mimar Henri Prost ile tanışır. Henri Prost, resimlerini Müze Müdürü Osman Hamdi Beye götürmesini önerince Pipolu Otoportre adlı resmini Osman Hamdi Bey’e götürüp göstermiştir. Bu sırada Osman Hamdi Bey, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürü ve Güzel Sanatlar Akademisi adını alacak olan mektebin de başındadır. Avni Lifij’in tamamen doğal bir yetenek ve amatör bir ruhla yaptığı bu resmi beğenen Osman Hamdi Bey, bundan sonra yaptığı resimleri kendisine göstermesini ister.
1908’de Osman Hamdi Bey’in Paris’e göndermek istediği öğrenci adayları listesinde, Hüseyin Avni Lifij’in de adı ve “Pipolu Otoportre resmi vardır. Bu resim Abdülmecid Efendi’nin beğenisine sunulur."Kadehli-Pipolu Otorportre" sayesinde yurtdışında yetkin bir sanat eğitiminin, Avrupa'nın ve başarılı bir sanat hayatının kapıları Avni Lifij'e açılacaktır.
Nihayetinde Abdülmecid Efendi’nin de onayı ile Hüseyin Avni’ye Avrupa’nın kapıları açılmış olur. Bir yıl kadar Sanayi-I Nefise’de süren bir eğitimden sonra 1909 yılında Paris’e giderek “I’Ecole Nationale Speciale des Beaux-Art”dan kurları izleme belgesi alarak Cormon Atölyesi’nde resim çalışmalarına başlar. Bu atölyede kendisinden önce gelen veya sonra gelip kayıt olan İbrahim Çallı, Feyhaman Duran , Hikmet Onat, Nazmi Ziya Güran , Namık İsmail gibi ressamlarla birlikte Paris’te birçok faaliyetlerde bulunur. Cormnon’un atölyesine gelen Türk Ressamlarının pek çoğu izlenimci bir ressam olmaya meylederlerken kendisi daha çok simgeci ressamlara ilgi duymaya başlar. Bu nedenle Ressam Guillonnet ve Andre Lecomte Du Noüy ile dostluk kurarak serbest zamanlarında atölyelerine devam etti.
1912’de Paris’ten İstanbul’a dönmek zorunda kalmış ve İstanbul Sultanisi (İstanbul Erkek Lisesi)’nde resim öğretmeni olarak görev yapmaya başlamıştır. İki yıl sonra I. Dünya Savaşı çöıkmış Paris’te kalan diğer Türk ressamların hepsi de yurda geri dönmüşler ve Osmanlı Ressamlar Cemiyetini kurmuşlardır. Üstelik Paris’te eğitim gören bu ressamlar 1914 Çallı Kuşağı (Türk İzlenimcileri) olarak adlandırılacaklar ve H. A. Lifij de bu ressamlar içinde en yetenekli olanlardan birisi olarak dikkatleri çekeceklerdir.
1915'te Kandili İnas Sultanisi (Kandilli Kız Lisesi)'nde Fransızca öğretmenliği yapar. Paris’te Louvre Müzesi’nde Luca Giordano’nun “Mars ile Venüs” tablosunun Lifij tarafından yapılan kopyasının da bulunduğu koleksiyon Güzel Sanatlar Okulu’nda toplanarak; 1915 Ekim ayında sergilenir. 1916 yılı ilkbaharında 1. Galatasaraylılar Yurdu Resim Sergisi’ne iki resmi ile katılır. 1917 sonbaharında İstanbul'da Galatasaraylılar Yurdunda açılan "Savaş Resimleri ve Diğerleri" Sergisi'ne, 20 resim ile katılmıştır.
Bu sırada Enver Paşa’nın teşviki ile kurulan Şişli Atölyesine de resimler yaparak katılır. Şişli’de kurulan atölyede, Namık İsmail ve dönemin diğer ressamları, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran , Hikmet Onat, Nazmi Ziya Güran , Hüseyin Avni Lifij, Sami Yetik', Şevket Dağ, Mehmet Ruhi Arel, Ali Sami Boyar gibi sanatçılar savaş konulu resimler yapmak üzere görevlendirilirler. Hüseyin Avni’de Şişli Atölyesi denilen bu atölyede savaş konulu bir çok resim yapacaktır.
Nitekim 1918’de Viyana'da sergilenen "Savaş Resimleri ve Diğerleri Sergisi"ne 18 resim ile katılır. İçinde sanatçının da beş eseri bulunan hükümete ait olan 56 adet tablo, Maarif Kurulunun 12. 3. 1921 tarihli mazbatası uyarınca "Resim Eserleri Koleksiyonu" tarafından alınır. Türk ressamlar Cemiyeti Tarafından düzenlenen 4. Galatasaray Resim Sergisi'ne üç resim ile ve aynı yıl kurulan Serbest "Resim Atelyesi"ndeki sergiye 7 poşad ve 1 eskizi ile dahil olmuştur.
1924’te Sanayi-i Nefise Mektebi Ali’si Tezyini Sanatlar öğretmenliğine atanır. Ölümüne kadar Sanayi-i Nefise Mektebi Ali’si Tezyiniye Muallimi olarak görevde kalır. Ancak bölümün ilk mezunlarını göremeden; 2 Haziran 1927’de Laleli’de Harikzedegan Apartmanı’ndaki odasında henüz 41 yaşında iken, hayata veda eder."
Share
Ask a question
Ask a question
MİM SARIM EFENDİ (1886-1929)
"İstanbul'da Kış". Eski Türkçe ve Latin harfleriyle imzalı. 25 x 15 cm. Hicri 1322 / m.1905 tarihli. Kağıt üzerine guaj.
Share
Ask a question
Ask a question
AVNİ MEMEDOĞLU (1924-1998)
"At Pazarı", imzalı, 1950 tarihli, ahşap üzeri yağlıboya, 30x37 cm.
"Orta öğreniminden sonra, 1944'te İDGSA Resim Bölümüne girdi. Galeri bölümünde Seyfi Toray'ın, atölyede Cemal Tollu'nun öğrencisi oldu. 1950'de resimleri nedeniyle tutuklandı ve salıverildi. 1953'te İzmir'e yerleşti. Bir yıl sonra, burada ilk sergisini açtı. 1957'de geldiği İstanbul'da, bir süre reklamcılık ve tabelacılık yaptı. İl İmar Müdürlüğünde çalıştı. 1959'da arkadaşları Marta ve Nejat Tözge, İhsan ve Vahi İncesu, Hikmet Aksüt ile Yeni Dal Sanat Grubunu oluşturdu. Grubun sanat bildirgesini kaleme aldı. 1961'de bu grubun ikinci sergisi nedeniyle, öteki arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı. 1962'de TİP'in ilk üyeleri arasında yer aldı.
Avni Memedoğlu'na göre; "Sanat sosyal bir olaydır''. O nedenle de sosyal bir amaca bağlıdır. Bu amaç, sanatçıyı, içinde yaşamakta olduğu topluma ve çevresine karşı sorumlu tutar. Resimlerinde, bu amacına uygun tema ve üslup karakteri ağır basar. Sosyal-eleştirel bir tutumla, topluma ayna tutar. Resimlerine yansıyan konular, çevresinde tanık olduğu ve bizzat gözlemlediği yaşam sahneleridir. Resim sanatımızda Ruhi Arel, Turgut Zaim gibi sanatçılarla başlayıp Neşet Günal, Balaban, İrfan Ertel, Mümtaz Yener ve Nuri İyem gibi sanatçılarla süren toplumsal-gerçekçi sanat anlayışının, orta kuşak temsilcileri arasında yer alır. Toplumcu ve insancı (hümanist) bir sanat anlayışını benimser."
Share
Ask a question
Ask a question
KADRİ AYTOLON (1873-1957)
"Ayasofya". İmzalı. Karton üzeri yağlıboya. 50x35 cm
Share
Ask a question
Ask a question
TURGUT ATALAY (1918-2004)
"Eski Cami , Edirne", imzalı, ahşap üzerine yağlıboya, 1940 tarihli, 42x52 cm.
"1936-1945 arasında Nazmi Ziya, İbrahim Çallı ve Leopold Levy atölyelerinde sanat öğrenimi gördü. İki yıl R. Belling’in yanında heykel etütleri yaptı. 1940’da Yeniler (Liman Ressamları) Grubunun kuruluşuna katıldı. 1946’da Paris’te düzenlenen uluslararası bir sergiye (UNESCO) yapıtlarıyla girdi.
Aralıklı olarak dört yıl resim öğretmenliği yaptıktan sonra, tiyatro ve opera dekoratörü olarak uzun yıllar çalıştı. Ressam ve Heykeltıraşlar Derneği’nin yurt içinde ve dışında düzenlediği sergilere katıldı. 1964’te Akademi Sanat Ödülünü kazandı. Resimlerinde klasik etüt birikimlerinin oluşturucu etkileri egemendir. Figür kaynaklı sanat anlayışının sürdürücüleri arasında yer alır."
Share
Ask a question
Ask a question
AHMET UZELLİ (1904-1978)
"Üsküdar - Ahmediye Camii". İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya. 50x65 cm
Share
Ask a question
Ask a question
DORA BRAUN
"Maçka Sırtlarından". İmzalı. 19.yy. 28x35 cm. Tuval üzeri yağlıboya
Share
Ask a question
Ask a question
NİMETULLAH GERASİM (1904-1986)
"İstanbul Sokağı". İmzalı, 1964 tarihli, kontrplak üzeri yağlıboya, 76 x 61 cm. ( Çerçeveli: 95x80 cm)
"Tıp Öğrenimini yarıda bırakarak, Leningrad Güzel Sanatlar Akademisi'nde okudu. Bu okulu bitirdikten sonra, Paris Güzel Sanatlar Akademisi'nin portre ve peyzaj bölümlerine devam etti. 1932-1936 yıllarında Persepolis kazılarında arkeolog ve heykeltıraş olarak çalıştı. 1936-1956 yıllarında bulunduğu Shanghai'da sergiler açarak, Çin sanat çevrelerinin dikkatini çekti.
1956'da Türkiye'ye geldi. 1969'a kadar yaşamını İstanbul'da sürdürdü. Bu tarihten sonra Ankara'ya yerleşti. Yurt içinde ve yurt dışında karma sergilere katıldı. Türkiye'de 50 kadar kişisel sergi düzenledi.
Yapıtları, Amsterdam, New York, Washington gibi kentlerin müze ve özel koleksiyonlarında yer aldı. Yapıtları Christie's ve Sothebys gibi dünya devlerinin müzayedelerinde dönem dönem satışa sunulmaktadır".
Share
Ask a question
Ask a question
GÜL PINAR
"Süleymaniye". İmzalı, tuval üzeri yağlıboya, 1997 tarihli, 45 x 60 cm.
Share
Ask a question
Ask a question
Share
Ask a question
Ask a question
MUHSİN KUT (d.1938)
"Virane Evler", imzalı, 1968 tarihli, tuval üzeri yağlıboya, 46x56 cm. Sanatçının eski dönem çok nadir çalışmalarından olup koleksiyonluk değer taşımaktadır.
"İlk resim sergisini 1959 yılında Taksim Meydanı’nda açtı. 1964-1969 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Seramik Bölümü’nde okudu ve oradan mezun oldu. Akademi içinde 1967 yılında Uluslararası Barış Şenliği Resim birincilik ödülü ile Ahmet Andiçen Seramik birincilik ödülünü kazandı. Akademide öğrenci iken Sabri Berker’in önerisi ile Beşiktaş Resim Heykel Müzesi Milli Koleksiyonu’na eseri kabul edilmiştir.
1987 yılı Tekel Resim yarışmasında birincilik ödülü alan sanatçının resimleri İstanbul ve Ankara Resim ve Heykel Müzeleri’nde, Avustralya’da Broken Hill Belediye Müzesi’nde, New York Üniversitesi Abby Grey Koleksiyonunda, İstanbul Modern’de, ayrıca yurtiçi ve yurt dışında birçok önemli koleksiyonda bulunmaktadır. İnsansız sokakları , özgün, tipik binaları, renkçi anlayışı ve özgün boya kullanımıyla hala eserlerini üretmeye devam etmektedir."
Share
Ask a question
Ask a question
MUHSİN KUT (d.1938)
"Prag". İmzalı. 1985 tarihli. 60x72 cm. Tuval üzeri yağlıboya
"İlk resim sergisini 1959 yılında Taksim Meydanı’nda açtı. 1964-1969 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Seramik Bölümü’nde okudu ve oradan mezun oldu. Akademi içinde 1967 yılında Uluslararası Barış Şenliği Resim birincilik ödülü ile Ahmet Andiçen Seramik birincilik ödülünü kazandı. Akademide öğrenci iken Sabri Berker’in önerisi ile Beşiktaş Resim Heykel Müzesi Milli Koleksiyonu’na eseri kabul edilmiştir.
1987 yılı Tekel Resim yarışmasında birincilik ödülü alan sanatçının resimleri İstanbul ve Ankara Resim ve Heykel Müzeleri’nde, Avustralya’da Broken Hill Belediye Müzesi’nde, New York Üniversitesi Abby Grey Koleksiyonunda, İstanbul Modern’de, ayrıca yurtiçi ve yurt dışında birçok önemli koleksiyonda bulunmaktadır. İnsansız sokakları , özgün, tipik binaları, renkçi anlayışı ve özgün boya kullanımıyla hala eserlerini üretmeye devam etmektedir."
Share
Ask a question
Ask a question
İHSAN ŞURDUM (1930-2021)
Natürmort. İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya. 1985 tarihli. 46x55 cm.
"1947 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. 1954–55 öğretim yılı döneminde Bedri Rahmi Atölyesi Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. 1956 yılında Fransa’ya gitti ve 1961'de Türkiye'ye döndü. 1963 yılında Balıkesir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’ni kurdu. 1965 yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde görevlendirildi. 1967'de İtalyan hükümeti bursu ile Roma Merkez Restorasyon Enstitüsü’nde çalıştı ve sertifika aldı. 1949 yılından beri pek çok karma sergilere katıldı.
İhsan Şurdum, 1976 yılı devlet sergisinde Başarı Ödülü aldı. 1978’de Belçika hükümetinin davetlisi olarak Belçika’ da mesleki araştırma yaptı. 1982’de Mimar Sinan Üniversitesi’nde Restorasyon Atölyesi’ni kurdu. 1995’te emekli oldu. İlk kişisel sergisini 1975’te, son kişisel sergisini de 1999’da açtı. İstanbul, Ankara ve İzmir müzelerinde eserleri bulunan sanatçı 2021 senesinde hayata veda etmiştir."
Share
Ask a question
Ask a question
HAMİT GÖRELE (1903-1980)
"Portre". İmzalı. Karton üzeri yağlıboya. 40x30 cm.
Share
Ask a question
Ask a question
SEYYİD ABDULLAH HİLMİ EFENDİ (19.yy)
Muhakkak/Sülüs/Nesih hatları ile Hilye-i Şerif İcazetnamesi. 50x36 cm(Çerçeveli:65x51 cm) . İcazeti Veren: Rıza Efendi ve Hamdi Bursevi, H. 1298/M. 1881 tarihli. Boşlukları saz yaprakları ve bahar çiçekleri ile tezyin edili.
Share
Ask a question
Ask a question
BEŞİKTAŞLI NURİ (1865-1951)
Celi Sülüs Levha. Ketebeli. Hicri 1307 / M.1889 tarihli. 93x72 cm . (Çerçeveli: 110 x 90 cm) Tezhib: Feyza Şen / Mihela Alpayer. Meşhur hattatın sanat kalitesi yüksek, dev ebatlı ve müzelik bir eseridir.
Sırr-ı aşkı duydı Yemlîha olub lâl ü hâmûş
Mekselînâ oldı hem-râz-ı mezâyâ-yı sürûş
Bâde-yi tevhîdi Mislînâ'ya işrâb itdiler
Bî-tekellüf içdi Mernûş u Debernûş Şâzenûş
Cür'a kalmışdı meğer câm-ı Kefeştetayyuş'dan
Kâse-lîs-i bezm olub Kıtmîr dahi kalmadı boş"
"Harf inkılâbı ile büyük bir darbe yemiş olan Türk hat san‘atının Cumhuriyet nesillerine intikalinde fevkalade hizmet görmüş olan Nûrî Korman, şüphesiz zamanının en önemli hattatlarından biri idi. Aklâm-ı sitteyi ilk olarak rüşdî tahsîli esnasında hademe-i hümâyûndan Süleyman Efendi’den - İbrahim Alâ’eddîn Bey’den mücâzdır – meşkeden Nûrî Korman, bilâhare Zülüflü Baltacılar imâmı Mehmed Şevkî Efendi’nin talebesinden Nevşehirli Osmân Efendi’ye devam ederek H. 1299/M. 1882 senesinde icâzet almıştır.
Ertesi sene tekemmül için İbrahim Alâ’eddîn Bey’den meşk almaya başlayan Nûrî Korman, hocasının rahatsızlığı nedeniyle H. 1305/M. 1888 senesinde bu kere Muhsinzâde Abdullah Bey’e bağlanmış onsekiz sene hânesine devam ettikten sonra icâzetine na’il olmuştur. Hatta bir gün hocası ile beraber yemek yerken, oğullarına hitâben “Siz neslimden geldiniz. Nûrî eserimden geldi. Benim nâmımı ibka edecek odur.” diyerek, Nûrî Korman’ı taltîf ettiği dahi menkûldür.
Ayrıca Mehmed Zekî Dedeefendi’den ta’lik dersleri almışsa da, Süleymaniye Kütüphânesi’ndeki H. 1349/M. 1930/1931 tarihli matbu levhâ(Db. no: 588) ve H. 1367/M. 1947 tarihli kıt‘ası dışında bu kalemdeki âsârına tesâdüf edilmemiştir.
Share
Ask a question
Ask a question
MEHMED TAHİR EFENDİ (ö.1845)
Celi Sülüs hat ile " Takdîre ilâc eyleyemez olsa Eflatun, Elbetde olur her ne ise emr-i mukadder" yazılı, 40x68 cm.(Çerçeveli : 56x84 cm) Nadir bulunur, sanat değeri yüksek , müzelik bir eserdir.
"Seyyid Ahmed Efendi'nin oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Tahsîli ve Mahmud Celâleddîn Efendi’ye ne zaman bağlandığı ve icâzet aldığı hakkında bir bilgi yoktur. Hâkkâkzâde hattı ile muhârrer Tezkîre-i Hattâtîn’de beyân edildiği üzere “celî yazıda üstâdına fâ’ik” olduğundan, şehzâdelik zamanında Sultan Abdülmecîd’e hüsn-i hat dersleri vermiş ve cülûsundan sonra da “mu‘allim-i hatt-ı sultânî” ünvânını elde ettiği gibi, Nur-ı Osmaniye Cami’nin hitabet hizmetine tayin edilmiştir. Bu hal üzere iken H. 1262/M. 1846'da vefat ederek, Eyüp’te, Kırkmerdiven mevki’nde Hâkim Kutbeddîn Mektebi civârına defnedilmiştir. Ancak bugün mezartaşı mevcut değildir.
Hâlen Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde bulunan hilye-i sa’adeti gibi, nefis hattıyla muharrer nice âsârı müze ve özel koleksiyonları süsleyen Mehmed Tâhir Efendi’nin Galata’dan Kasımpaşa’ya açılan kapı yakınındaki Kapıüstü Mescidi’nin hutûtunu da yazmış olduğu menkûldür.Sultan Mahmud Hân-ı Sânî Türbesi’ndeki H. 1257/M. 1841 ve özel koleksiyonda bulunan H. 1243/M. 1826 tarihli Kur’an-ı Kerîm’leri ile hatt-ı nesihteki kemâlini de ispât eylemiş olan Mehmed Tâhir Efendi’nin, Sultan Abdülmecîd’in ihsânıyla, son zamanlarında Hac vazîfesini ifâ eyleme şansı bulmuş olduğu nakledilmektedir. " (ketebe.org)
Share
Ask a question
Ask a question
KAMİL AKDİK (1861-1941)
Celi Sülüs Levha. Ketebeli, "Allah başarının sahibidir ve O en iyi dosttur".Orjinal çerçevesi ile. Hicri 1351/Miladi 1933 tarihli. 53x64 cm ( Çerçeveli: 67x78 cm) Meşhur hattatın sanat kalitesi yüksek, eski çerçevesi içerisinde ve müzelik bir eseridir.
"Hat tarihinde zaman zaman kıdem ve dirayetiyle önde gelen hattatlara verilmesi mûtat olan ‘'Reîsülhattâtîn'' (Hattatların Başı) unvanı son olarak 21 Ağustos 1915'te Kâmil Efendi'ye tevcih edilmiştir.Kâmil Akdik disiplinli hayatı ve perhize dikkat etmesi sebebiyle uzun süren ömrünün sonlarında bile el titremesi ve görme bozukluğu gibi sıkıntılar çekmeden seçkin eserler bırakmıştır.
Dîvân-ı Hümayûn'daki resmî vazifesi esnasında divânî, celî-dîvânî veya rık'a hatlarıyla yazdığı menşur, berat, muâhedenâme, tasdiknâme gibi evrak dışında, yazı hocası olarak hazırladığı meşk'ler de pek çoktur. Ayrıca sülüs-nesih kıtalar, murakka'lar (yazı albümleri), hilye ve levhalar, kitabeler, bazı sûre ve cüzlerden başka birde Mushaf yazmıştır.Eski hattatların eserlerinden meydana gelen kıymetli hat koleksiyonu ölümünden sonra Topkapı Sarayı Müzesi'nce satın alınmıştır."
Share
Ask a question
Ask a question
ŞEKERZÂDE SEYYİD MEHMED. (ö.1753)
Sülüs Karalama. İmzalı. 27x35 cm. Meşhur hattatın nadir ve sanat kalitesi yüksek , müzelik bir eseridir.
"Manisa’da şekerci esnafında Abdurrahmân Efendi’nin oğlu olarak doğdu. Babasına nisbetle “Şekercizâde” nâmı ile meşhur olmakla beraber eserlerine “Şekerzâde” ismiyle ketebe koymuş olduğundan, hattatlar arasında künyeyle anılmaktadır. Tahsîlini memletinde tamamladıktan sonra İstanbul’a giderek medrese eğitimine başladı. Bu esnâda hüsn-i hatta alâka duyarak İbrahim Kırımî’den aklâm-ı sitte meşketti. Bilâhare tekemmül için Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi’den sülüs ve nesih yazılarını yeni baştan yazarak icâzetine nâil oldu.
"Hüsn-i hatta ve bilhassa hatt-ı nesihte gösterdiği mahâret ve eslâfın eserlerinden ilhâm alarak geliştirdiği şive ile kısa zamanda fevkalade bir mertebeye ulaşarak, zamanın sanat çevrelerinde büyük takdir ve alaka görmeye başladı. Nitekim Sultan 3. Ahmed'in dikkatini çekmekle, Şeyh Hamdullah’ın yazıp Ravza-i Mutahhara’ya hediye ettiği Kur’an-ı Kerîm’i istinsâh etmekle görevlendirildi. 1729 yılında Surre-i Hümâyun ile kutsal topraklara giderek Hac vazifesini ifâ ettikten sonra Medine’de kalarak vazîfesini yerine getirdi.
Sanat yaşamı boyunca çok sayıda mushâf, murakka’ ve kıt‘a yazmış olup günümüze intikal edebilmiş olanlar, hâlen dünyanın ve Türkiye’nin önemli müze ve koleksiyonlarını süslemektedir. Bilhassa hatt-ı nesihte fevkalade kudretli bir ele sahip idi. Nitekim İkbâline vesile olan Şeyh Hamdullah'ı takliden yazdığı Kur’an-ı Kerîm, Osmanlı tarihinin matba’ada basılan ilk mushâf-ı şerifi olmuş ve üst düzey devlet adamlarına hediye edilmek üzere Sultan Abdülazîz’in emriyle, H. 1291/M. 1874 yılında Matba’a-i Osmaniye’de taşbasma olarak âharlı kâğıda basılmıştır. " (Kaynak: KETEBE.ORG)
Share
Ask a question
Ask a question
MEHMED BAHİR EFENDİ
Sülüs Nesih Kıta, ayet ve hadisler yazılı, ketebeli, Hicri 1371 tarihli, ketebesinde Kamil Akdik talebesi olduğunu belirtmiştir. 45x35 cm( Çerçeveli:60x50 cm) . Dönemine ait orijinal tezhibiyle müzelik bir eserdir.
Share
Ask a question
Ask a question
SAİD EFENDİ
Sülüs Levha, 44x53 cm, h.1289/m.1872 tarihli, "Günahlarım denizlerdeki dalgalar gibidir, belki daha fazladır.Onun en küçüğü dağ gibidir, belki daha büyüktür.Lakin, affettiği zaman Kerim olan Allah'ın katında,Bir sinek uzvu kadar, belki daha da küçüktür" yazılı
Share
Ask a question
Ask a question
AVNİ NAKKAŞ (d.1961)
Celi Sülüs Dua. 65x125 cm. (Çerçeveli 80 x 140 cm) Ketebeli, "Ey halleri iyiden kötüye,kötüden iyiye çeviren büyük Allahım!Bizi en güzel hale çevir,iyi haller ihsan eyle" . Hicri 1440/Miladi 2019 . Tezhip: " Fulya Saatçioğlu" imzalı , 2019.
Share
Ask a question
Ask a question
ADNAN KÂKEÎ
Celi Divani ve Nesih Hat ile Yasin Suresinden bölümler ve Ayet'el Kürsi yazılı. Ketebeli, Hicri 1431 / Miladi 2010 tarihli, 70x85 cm.(Çerçeveli 82x97 cm) Tezhip: "Şİfa Sanat, 2011" imzalı.
Share
Ask a question
Ask a question
Prof.Dr. SÜLEYMAN BERK (d.1964)
Muhakkak Reyhani yazıyla Kuran sayfası yazılı, imzalı, Hicri 1423 / Miladi 2003 tarihli, 40x52 cm (Çerçeveli: 52 x 64 cm)
Share
Ask a question
Ask a question
ZİYAD MÜHENDİS
Celi Sülüs İstif "Kendilerine kapıları açılmış Adn cennetleri vardır. (Sad-50)" yazılı, imzalı, Hicri 1420 / Miladi 2000 tarihli, 44x60 cm( Çerçeveli:56x72 cm)
Share
Ask a question
Ask a question
FERHAT KURLU (d.1976)
Celi Sülüs Nazar Ayeti yazılı. Ketebeli, Hicri 1423/Miladi 2003 tarihli, 45x32 cm.(Çerçeveli:65x52 cm) Ebru : Hikmet (Barutçugil) imzalı, 2000 tarihli.
ALDIĞI ÖDÜLLER
1- IRCICA 5.milletlerarası hat yarışması celi-sülüs 1.lik ödülü.
2- IRCICA 6. milletler arası hat yarışması sülüs 1. mansiyon.
3- Antik aş. Hilye-i şerife hat yarışması celi-sülüs, sülüs, nesih 1.lik. Ödülü
4-Kültür Bakanlığı 13. devlet hat yarışması başarı ödülü.
5- Albarakatürk Özel Finans Kurumu hat yarışması celi-sülüs 1.lik ödülü.
6-Albarakatürk özel finans kurumu hat yarışması sülüs 1.lik ödülü.
7-Caizetül-bürdeh hat yarışması(UAE) 2.lik ödülü.(Bu yarışmda birincilik ödülü verilmemiştşr.)
8-Şarika emirliği hat buluşması celi-sülüs birincilik ödülü.(nisan 2008)
9-IRCICA 8.milletler arası hat yarışması celi-talik mansiyon ödülü
10-Cezayir milletler arası hat buluşması 2.lik ödülü (Haziran2010)
11-16.Devlet süsleme sanatları müsabakası hüsn-ü hat başarı ödülü.(Mayıs 2011)
Share
Ask a question
Ask a question
MUSTAFA ANTİKA
Sülüs / Nesih / Kufi hat ile Maşallah ve Hilye-i Şerif yazılı. Kenarlar "Muhammed (sav)" lafzıyla çevrili. Özel Tasarım. İmzalı, 100x100 cm. (Çerçeveli 115 x 115 cm).
Share
Ask a question
Ask a question
MAHMUD CELÂLEDDİN EFENDİ (1749-1830)
İki farklı kalınlıkta sülüs hattıyla yazılmış vebadan korunma duası. Ketebeli. 38x50 cm.(Çerçeveli: 51x63 cm). Renkli kağıt üzerine altın ile zerendud tekniğinde yazılmıştır. Yazının etrafı sarmaşık motifleriyle çevrilmiş olup, dış kısımda farklı tonlarda altınlarla bitkisel süsleme bulunmaktadır.
"Şeyh Muhammed Nakşibendî’nin oğlu olup Dağıstan’da doğdu. Bazı araştırmacılar H. 1163/M. 1750 yılı dolaylarında doğduğunu ve babasının isminin Abdullah olduğunu ileri sürmektedir. Babası ile beraber İstanbul’a göçerek Eyüp Nişâncası’ndaki Şeyh Murâd-ı Buharî Dergâhı’na yerleşti. Hüsn-i hatta meraklı olduğundan, dergâhın müdâvimlerinden Ak Molla Ömer Efendi’den aklâm-ı sitte dersleri aldı. Ayrıca Şeyh Abdüllatîf Efendi’den de istifâde etti.
Bilâhare Yamakzâde Sâlih Efendi’ye mürâcaat ettiyse de, kimseye baş eğmeyen karakteri ve son derece iddialı hâlleri nedeniyle reddedildi. Konyalı Ebûbekir Râşid Efendi’den de “İyi yazmak, çok yazmağa mütevakkıfdır!” cevabı ile geri çevrilince, Şeyh Hamdullah ve Hâfız Osman’ın eserlerinden faydalanarak azim ve gayret ile yazıda tekemmül etti. Arayış içindeki bu döneme ait yazılarına “Mahmûdü’l-mevdûd” ketebesini düştüğünü Uğur Derman nakletmektedir.
Derviş-meşreb bir yaşam süren ve herhangi bir memuriyette görev almayan Mahmud Celâleddîn Efendi’nin, geçimini tümüyle yazıdan sağladığı anlaşılmaktadır. Nitekim 1223 senesinin Zil-ka’de ayında huzûr-ı hümâyûna takdîm ettiği levhâlar nedeniyle günlük otuz sağ akçe tevcîh edilmiştir. “Kat’-ı merâtib ile Rumeli Kazaskeri olduğu” şeklindeki rivâyet ise, herhangi bir vesîka ile desteklenememektedir.
Boğaziçi’nde Beylerbeyi’ndeki hânesinde sofîyâne bir hayat süren Mahmud Celâleddîn Efendi’nin neredeyse tümüyle hüsn-i hatta hasretmiş olduğu ömrü H. 1245/M. 1829’da son bulduğunda, müntesiblerinden olduğu Eyüp Nişâncası’ndaki Şeyh Murâd-ı Buhârî Dergâhı’na defnedilmiştir. Mizânü’l-hat’ta ise “17 Zi’l-ka’de günü 120 yaşında olduğu hâlde vefât etti” şeklindeki beyan edilmiştir. Mezartaşının kitâbesi şöyledir:
Hüve’l-hâyyü’l-bâkî
Meşâyih-i hattâtînden cennet-mekân merhûm ve mağfûr Mahmûd Celâleddîn Efendi’nin rûhu içün el-Fatihâ. Sene 1245"
Share
Ask a question
Ask a question
SEYYİD MEHMED HULUSİ (ö.1847)
Sülüs Nesih hat ile Hilye-i Şerif , Ayeti Kerimeler ve Esmaül Hüsna'dan isimler yazılı. Orijinal tezhipli. 19.yüzyıl, 37x24 cm. ( Çerçeveli: 52x39 cm) Ketebeli.
Hasan Efendi nâmında bir zâtın oğlu olarak İstanbul’da doğdu. Küçük yaşta hıfzını tekmîl ile hâfızlardan oldu. Medrese tahsîli esnâsında Kebecizâde Mehmed Vasfî Efendi’den sülüs ve nesih meşketmeye başladı. Ancak hocasının vefâtı üzerine icâzetini Laz Ömer Vasfî Efendi’den aldı. Bilâhare Çengelköyü Mektebi’ne hüsn-i hat muallimi oldu.
Daha sonra ilâveten Tophâne’deki Pervîz Ağa Cami’nin kayyımlığını da elde eden Seyyid Mehmed Hulûsî Efendi, talim-i talebe ve kitâbetle evkat-güzâr iken Hac fârizasını edâya niyetlenerek, H. 1264/M. 1848 senesinde sefere çıktı. Hac vazîfesini ifâ eyledikten sonra, dönüş yolunda bir müddet konakladığı Mısır’da vefât ederek, orada defnedildi.
Share
Ask a question
Ask a question